GALVUS 50 mg 56 tablet Farmakolojik Özellikleri

Novartis Firması

Güncelleme : 3 Temmuz 2018

5.FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

5.1. Farmakodinamik özellikler

Farmakoterapötik grup: Dipeptidil peptidaz-4 (DPP-4) inhibitörleri ATC kodu: A10BH02

Etki mekanizması adacıklar üzerinde uyarıcı etkiye sahip ilaçlar sınıfından olan vildagliptin, güçlü ve seçici bir dipeptidil peptidaz 4 (DPP-4) inhibitörüdür.

Vildagliptin uygulaması, DPP-4 aktivitesinin hızlı ve tam olarak inhibe edilmesini sağlar ve inkretin hormonlar GLP-1 (glukagon benzeri peptid 1) ve GIP’nin (glukoza bağımlı insülinotropik polipeptid) endojen açlık ve tokluk düzeylerini yükseltir.

Vildagliptin, inkretin hormonların endojen düzeylerini yükselterek beta hücrelerin glukoza duyarlılığını artırır; bu da glukoza bağlı insülin saliminin yükselmesini sağlar. Tip 2 diyabetli hastalarda günde 50-100 mg vildagliptin ile uygulanan tedavi, HOMA-P (Homeostaz Modeli Değerlendirmesi-P), proinsülin/insülin oranı ve sık ömeklemeli öğün tolerans testinden alınan beta hücresi duyarlılığı ölçümleri gibi beta hücre fonksiyonu markörlerinde anlamlı ölçüde iyileşme sağlamıştır. Diyabetli olmayan (normal glisemik) kişilerde, vildagliptin insülin salimim uyarmaz ve glukoz düzeylerini düşürmez.

Vildagliptin endojen GLP-1 düzeylerini yükselterek alfa hücrelerinin de glukoza karşı duyarlılığını artırır; bu da glukagonun glukoza daha uygun şekilde salınmasını sağlar.

İnkretin hormon düzeylerinin yükselmesine bağlı olarak, hiperglisemi sırasında insülin/glukagon oranının daha fazla artması, açlık ve tokluk durumunda hepatik glukoz üretimini düşürerek gliseminin azalmasına yol açar.

Artan GLP-1 düzeylerinin mide boşalmasını geciktirdiği bilinmektedir; diğer yandan bu etki vildagliptin tedavisinde gözlenmemektedir.

Tip 2 diyabeti olan 15000’den fazla hasta 2 yıldan daha uzun süren çift kör plasebo veya aktif-kontrollü klinik çalışmalara katılmıştır. Bu çalışmalarda, vildagliptin 9000’den fazla hastaya günde bir kere 50 mg, günde iki kere 50 mg veya günde bir kere 100 mg’lık -dozlarda uygulanmıştır. 5000’den fazla erkek ve 4000’den fazla kadın hasta günde bir kere vildagliptin 50 mg veya 100 mg almıştır. Günde bir kere 50 mg veya 100 mg vildagliptin alan 1900’den fazla hastanın 65 yaş ve üzerinde olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmalarda, vildagliptin tip 2 diyabeti olan, daha önce ilaç almamış hastalarda monoterapi olarak veya diğer antidiyabetik tıbbi ürünlerle hastalığı yeterli ölçüde kontrol altına alınamayan hastalarda kombinasyon halinde uygulanmıştır.

Genel olarak, vildagliptin, monoterapi olarak verildiğinde ya da metformin veya bir sülfonilüre ile kombinasyon halinde kullanıldığında, glisemi kontrolünde iyileşme sağlamıştır; bu durum çalışma son noktasında, HbAıc düzeylerinde başlangıca göre klinik olarak anlamlı düşüşlerin ölçülmesiyle ortaya konulmuştur (bkz. Tablo 1).

Klinik çalışmalarda, vildagliptin kullanımı sonucunda HbAıc düzeylerinde görülen azalmalar-, başlangıçtaki HbAıc düzeyleri daha yüksek olan hastalarda daha fazla olmuştur.

Kontrollü ve çift-kör olarak gerçekleştirilen 52 haftalık bir çalışmada, vildagliptin (günde iki kere 50 mg) başlangıç HbAıc düzeyini -%1 düşürürken, metformindeki azalma -%1.6 olarak gerçekleşmiştir (2 g/gün doza titre edilmiştir). İstatistiksel olarak eşit etkililik değerine ulaşılamamıştır. Vildagliptin ile tedavi edilen hastalarda bildirilen gastrointestinal advers reaksiyon insidansı, metformin ile tedavi edilenlere göre anlamlı derecede düşük olmuştur.

Kontrollü ve çift-kör olarak gerçekleştirilen 24 haftalık bir çalışmada, vildagliptin (günde ik i kez 50 mg) rosiglitazon (günde bir kez 8 mg) ile karşılaştırılmıştır. Başlangıçtaki ortalama HbAıc değeri %8.7 olan hastalarda elde edilen ortalama azalma, vildagliptin ile tedavi edilenlerde -%1.20, rosiglitazon ile tedavi edilenlerde de -%1.48 olarak saptanmıştır. Rosiglitazon verilen hastalarda ortalama vücut ağırlığı artışı +1.6 kg olurken, vildagliptin verilen hastalarda vücut ağırlığı artışı olmamıştır (-0.3 kg). Periferik ödem insidansı vildagliptin grubunda rosiglitazon grubuna kıyasla daha düşük bulunmuştur (sırasıyla %2.1 ve %4.1).

2 yıl süren bir klinik çalışmada, vildagliptin (günde iki kere 50 mg) gliklazid (günde 320 mg’a kadar) ile karşılaştırılmıştır. Başlangıç değeri ortalama %8.6 olan HbAıc düzeylerinde iki yıl sonra gözlenen ortalama düşüşler vildagliptin ile %-0.5, gliklazid ile %-0.6 olmuştur. İstatistiksel non-inferiority saptanmamıştır. Hipoglisemik olaylarla ilişki oranının vildagliptin ile (%0.7), gliklazide (%1.7) kıyasla daha düşük olduğu görülmüştür.

24 haftalık bir çalışmada, metformin tedavisi ile (günlük ortalama doz: 2020 mg) yeterli kontrol sağlanamayan hastalarda vildagliptin (günde iki kere 50 mg), pioglitazon (günde bir kere 30 mg) ile karşılaştırılmıştır. Başlangıç değeri ortalama %8.4 olan HbAıc düzeylerinde gözlenen ortalama düşüşler metformine ilave edilen vildagliptin ile %-0.9, metformine ilave edilen pioglitazonla ise %-1.0 olarak belirlenmiştir. Başlangıç değeri ortalama >%9 olan HbA ic düzeylerinde gözlenen ortalama düşüşler her ıkı grupta da daha fazla olmuştur.

(%-1.5) Metfomine ilave pioglitazon alan hastalarda ortalama +1.9 kg’lık ağırlık artışı gözlenirken, metformine ilave vildagliptin alan hastalarda +0.3 kg’lık ağırlık artışı gözlenmiştir.

2 yıl süren bir klinik çalışmada, metformin (günlük ortalama doz: 1894 mg) ile tedavi edilen hastalarda tedaviye ilave edilen vildagliptin (günde iki kere 50 mg) ve glimepirid (günde 6 mg’a kadar - 2 yıldaki ortalama doz: 4.6 mg) karşılaştırılmıştır. 1 yıl sonra, HbAıc düzeylerindeki düşüşün, ortalama %7.3’lük başlangıç düzeyinden , metformine ilave edilen vildagliptin ile %-0.4, metformine ilave edilen glimepirid ile %-0.5 olduğu saptanmıştır. Vücut ağırlığındaki değişimin vildagliptin ile -0.2 kg iken glimepirid ile +1.6 kg olduğu gözlenmiştir. Hipoglisemi insidansının vildagliptin grubunda (%1.7) glimepirid grubuna (%16.2) kıyasla anlamlı oranda daha düşük olduğu görülmüştür. Çalışmanın sonlanma noktasında (2 yıl), her iki tedavi grubunda da HbAıc düzeylerinin iki grupta da başlangıç değerlerine benzer olduğu ve vücut ağırlığı değişikliklerinin ve hipoglisemi farklarının korunduğu gözlenmiştir.

52 haftalık bir çalışmada (LAF237A2338), metformin tedavisi ile yeterli kontrol sağlanamayan hastalarda tedaviye eklenen vildagliptin (günde iki kez 50 mg) ile gliklazid (320 mg/güne kadar) karşılaştırılmıştır. 1 yıl sonra HbAlc’de metformine ilave edilen vildagliptin ile % - 0.81 (ortalama başlangıç HbAlc % 8.4) ve metformine ilave edilen gliklazid ile % -0.85’lik (ortalama başlangıç HbAlc % 8.5) ortalama azalmalar saptanmış ve istatistiksel eşit etkililik elde edilmiştir. Vildagliptin ile vücut ağırlığı değişikliği +0.1 kg iken, gliklazid ile +1.4 kg’lık bir kilo artışı gözlenmiştir. Hipoglisemik olay yaşayan hastaların sayısı her iki tedavi grubunda da benzer bulunmuş olmakla birlikte iki veya daha fazla hipoglisemik olay yaşayan hasta sayısı gliklazid artı metformin grubunda (% 0.8) vildagliptin artı metformin grubundakinden (% 0.2) daha yüksek bulunmuştur.

24 haftalık bir çalışmada (LMF237A2302) daha önce ilaç kullanmamış hastalarda başlangıç tedavisi olarak vildagliptin ve metforminin sabit doz kombinasyonu (günde iki kez 50 mg/500mg veya günde iki kez 50 mg/1,000 mg’a kademeli olarak titre edilen) kullanımı değerlendirilmiştir. Ortalama HbAlc azalmaları her iki tedavinin monoterapi sine kıyasla vildagliptin artı metformin kombinasyon tedavisi ile anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Ortalama % 8.6 olan başlangıç HbAlc değeri, günde iki kez 50 mg/1,000 mg vildagliptin/metformin ile % -1.82 ve günde iki kez 50 mg/500 mg vildagliptin/metformin ile % -1.61 oranında azalmıştır. Başlangıç değeri >% 10.0 olan hastalarda daha fazla HbAlc azalması gözlenmiştir. Vücut ağırlığında tüm gruplarda her iki vildagliptin/metformin kombinasyonu ile ortalama -1.2 kg’lık bir azalma saptanmıştır.Hipoglisemi insidansı tedavi grupları arasında benzer bulunmuştur (vildagliptin/metformin kombinasyonları ile % 0 ve her bir monoterapi ile % 0.7).

24 haftalık çift-kör, plasebo kontrollü bir çalışmada, günde bir kez 50 mg vildagliptin kullanımında şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda ortalama % 7.7 olan başlangıç HbAlc değeri, % -0,88 ve orta şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda ortalama % 7.9 olan başlangıç değeri , % -0.74 oranında azalmıştır. Vildagliptin plasebo ile karşılaştırıldığında HbAlc değerini plaseboya göre anlamlı düşürdüğü saptanmıştır.(plasebo grubundaki orta - ve

şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda azalma, aynı ortalama başlangıç değerlerinde -sırasıyla %-0.21- ve %-0.32- şeklindedir.).

Tablo 1 Plasebo kontrollü monoterapi çalışmalarında ve ilave kombinasyon tedavisi çalışmalarında vildagliptin ile elde edilen kritik etkililik bulguları (primer etkililik ITT popülasyonu)

Plasebo kontrollü monoterapi çalışmaları

Başlangıçtaki ortalama HbAlc (%)

24. haftada HbAıc düzeylerinde gözlenen başlangıca göre ortalama değişim (%)

24. haftada HbAıc düzeylerinde plaseboya göre düzeltilmiş ortalama değişim (%) (%95 CI)

Çalışma 2301: günde iki kez Vildagliptin 50 mg (N=90)

8.6

-0.8

-0.5* (-0.8,-0.1)

Çalışma 2384: günde iki kez Vildagliptin 50 mg (N=79)

8.4

-0.7

-0.7* (-1.1,-0.4)

* p< 0.05, plasebo karşısında

Ek tedavi / Kombinasyon çalışmaları

Çalışma 2303: günde iki kez 50 mg Vildagliptin + metformin (N= 143)

8.4

-0.9

-1.1* (-1.4,-0.8)

Çalışma 2305: günde bir kez 50 mg Vildagliptin + glimeprid (N=132)

8.5

-0.6

-0.6* (-0.9, -0.4)

Çalışma 2304: günde iki kez 50 mg Vildagliptin + pioglitazon (N=136)

8.7

-1.0

-0.7* (-0.9, -0.4)

5.2. Farmakokinetik özellikler

Emilim:

Aç kamına alınan vildagliptin, hızla emilir ve doruk plazma konsantrasyonuna 1,7. saatte ulaşır. Besinlerle birlikte alınması pik plazma konsantrasyon düzeyine ulaşmasını geciktirerek 2.5 saate çıkarır; diğer yandan toplam maruziyet değeri EAA (eğri altı alan) değişmez. Vildagliptinin besinlerle birlikte uygulanması Cmaks değerinin azalmasına yol açar (%19). Ancak, değişimin büyüklüğü klinik olarak anlamlı olmadığından GALVUS besinlerle birlikte ya da tek başına verilebilir. Mutlak biyoyararlanım %85’tir.

Dağılım:

Vildagliptin’in plazma proteinlerine bağlanma oranı düşüktür (%9.3) ve vildagliptin, plazma ve eritrositler arasında eşit olarak dağılır. İntravenöz uygulama sonrası kararlı durumda, vildagliptinin ortalama dağılım hacmi (Vss) 71 litredir; bu durum ekstravasküler bir dağılıma işaret etmektedir.

Vildagliptin, insanlarda başlıca dozun %69’u metabolize edilerek vücuttan uzaklaştırılır. Siyano kısmının hidrolizi sonucunda oluşan temel metabolit (LAY 151) farmakolojik olarak inaktiftir ve dozun %57’sini oluşturur; bunu, amid grubunun hidroliz ürünü izler (dozun %4’ü). İnsan böbrek mikrozomları üzerinde gerçekleştirilen in vitro çalışmalardan elde edilen veriler, böbreklerin, vildagliptinin temel inaktif metaboliti LAY151’in hidrolizine katkıda bulunan en önemli organlardan biri olabileceğine işaret etmektedir. DPP-4 enziminin bulunmadığı sıçanlar üzerinde yapılan bir in vivo çalışmada, DPP-4’ün vildagliptin hidrolizine kısmen katkıda bulunduğu gösterilmiştir. Vildagliptin, sitokrom P450 enzimleriyle neredeyse hiç metabolize olmaz. Bu nedenle, vildagliptinin metabolik klirensinin CYP 450 inhibitörleri ve/veya indüktörlerinden olan ilaçlardan etkilenmesi beklenmemektedir. Vildagliptinin sitokrom P450 enzimlerinin inhibisyonuna veya indüksiyonuna yol açmadığı in vitro çalışmalarda gösterilmiştir. Bu nedenle, vildagliptinin CYP 1A2, CYP 2C8, CYP 2C9, CYP 2C19, CYP 2D6, CYP 2E1 ya da CYP 3A4/5 ile metabolize olan diğer ilaçların metabolik klirensini etkilemesi olasılığı yoktur.

Eliminasyon:

[14C]-vildagliptinin oral yoldan uygulanmasını takiben, dozun yaklaşık %85’i idrarla atılır ve dozun %15’i dışkıda geri kazanılır. Oral uygulamadan sonra dozun %23’ü, değişikliğe uğramamış vildagliptin olarak böbrekler yoluyla dışarı atılır. Sağlıklı gönüllülere intravenöz yolla verilen vildagliptinin total plazma ve böbrekteki klirensi, sırasıyla saatte 4 litre ve saatte 13 litre olarak ölçülmüştür. İntravenöz uygulama sonrası ortalama eliminasyon yarı-ömrü, yaklaşık 2 saattir. - Oral uygulamadan sonraki eliminasyon yarı-ömrü ise yaklaşık 3 saattir.

Doğrusallık / doğrusal olmayan durum:

Vildagliptinin Cmaks değeri ve plazma konsantrasyonu-zaman eğrisi altında kalan alan (EAA) değerleri, terapotik doz sınırları içerisinde, kullanılan dozla hemen hemen orantılı olarak yükselmiştir.

Hastalardaki karakteristik özellikler

Böbrek yetmezliği:

Hafif, orta ve şiddetli böbrek yetmezliği olan gönüllülerde ve son dönem böbrek yetmezliği (ESRD) bulunan hemodiyaliz hastalarında, normal böbrek fonksiyonuna sahip gönüllülerle karşılaştırıldığında vildagliptine sistemik maruziyet artmıştır (Cmaks %8 ila %66; AUC %32 ila %134). İnaktif metabolite (LAY151) maruziyet böbrek yetmezliğinin şiddetinin artmasıyla yükselmiştir (AUC 1.6 ila 6.7 kat). Vildagliptine maruziyetteki değişikliklerle böbrek yetmezliğinin şiddeti arasında bir korelasyon bulunmamıştır; diğer yandan inaktif metabolite maruziyetteki değişikliklerle korelasyon mevcuttur. Vildagliptinin eliminasyon yarı ömrü böbrek yetmezliğinden etkilenmemiştir. Hafif şiddette böbrek yetmezliği olan hastalarda dozaj ayarlaması gerekli değildir. Orta ila şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda ya da son dönem böbrek yetmezliği (ESRD) bulunan hemodiyaliz hastalarında önerilen vildagliptin dozu günde bir kere 50 mg’dır (bkz. bölüm 4.2).

Karaciğer yetmezliği:

Karaciğer yetmezliğinin vildagliptinin farmakokinetik özellikleri üzerindeki etkisi, Child-Pugh skorlamasına göre hafif, orta derecede ve ileri derecede (hafif için 6, ileri derece için 12

puan aralığında) karaciğer yetmezliği olan hastalarda, sağlıklı gönüllülerle karşılaştırılarak incelenmiştir. Hafif ve orta şiddette karaciğer yetmezliği olan hastalarda tek bir vildagliptin (100 mg) dozundan sonra maruziyet azalmış (sırasıyla %20 ve %8), ileri derecede karaciğer yetmezliği olan hastalarda ise maruziyet %22 artmıştır. Vildagliptin maruziyetindeki maksimum değişiklik (azalma ya da artma) yaklaşık ~%30 dolaylarında olduğundan, klinik olarak anlamlı olmadığı kabul edilmiştir. Karaciğer hastalığının şiddetiyle, vildagliptin maruziyetindeki değişiklikler arasında korelasyon belirlenmemiştir.

Pediyatrik hastalar:

Bu hastalara ait herhangi bir farmakokinetik veri yoktur.

Yaslılar:

Sağlıklı genç gönüllülerle (18-40 yaş arası) karşılaştırıldığında, sağlıklı yaşlı gönüllülerde (70 yaş ve üzeri), vildagliptine (günde bir kez 100 mg) maruziyet değeri %32 artmıştır; aynı zamanda pik plazma konsantrasyon değeri de %18 oranında yükselmiştir. Diğer yandan, bu değişikliklerin klinik olarak anlamlı olmadığı düşünülmektedir. Çalışılan yaş gruplarında DPP-4’ün vildagliptin tarafından inhibisyonu yaştan etkilenmez.

Cinsiyet:

Geniş bir yaş ve vücut kitle endeksi (BMI) aralığında olan sağlıklı kadın ve erkek gönüllüler arasında, vildagliptinin farmakokinetik özellikleri açısından klinik olarak anlamlı hiçbir fark gözlenmemiştir. DPP-4’ün vildagliptin tarafından inhibisyonu cinsiyetten etkilenmez.

Irk:

5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri

Köpeklerde, herhangi bir etkinin görülmediği 15 mg/kg’lık dozda (Cmaks temel alındığında insandaki maruziyetin 7 katı) intrakardiyak impuls iletim gecikmeleri gözlenmiştir.

Sıçanlarda ve farelerde, akciğerlerde köpüksü alveoler makrofaj birikimi gözlenmiştir. Sıçanlarda herhangi bir etkinin gözlenmediği doz 25 mg/kg olarak (EAA temel alındığında insandaki maruziyetin 5 katı), farelerde ise 750 mg/kg olarak (insandaki maruziyetin 142 katı) saptanmıştır.

Köpeklerde, özellikle yumuşak dışkı, mukoid dışkı, ishal ve yüksek dozlarda kanlı dışkı olmak üzere gastrointestinal semptomlar gözlenmiştir. Herhangi bir etkinin görülmediği düzey saptanmamıştır.

Vildagliptin, genotoksisite için uygulanan konvansiyonel in vitro ve in vivo testlerde mutasyonlara neden olmamıştır.

Sıçanlarda yapılan fertilite ve erken embriyonik gelişim çalışmasında, fertilitede, üreme performansında ya da erken embriyonik gelişimde vildagliptine bağlı herhangi bir bozukluğa dair kanıt bulunamamıştır. Sıçanlarda ve tavşanlarda embriyo-fötal toksisite değerlendirmesi yapılmıştır. Sıçanlarda anne hayvanın azalan vücut ağırlığı parametreleriyle ilişkili olarak yüzen - kaburga insidansında artış gözlenmiş, herhangi bir etkinin gözlenmediği doz 75 mg/kg olarak saptanmıştır (insandaki maruziyetin 10 katı). Tavşanlarda, gelişme sürecindeki gecikmeye işaret eden iskelet varyasyonları ve fötal ağırlıkta azalma, yalnızca anne hayvanda şiddetli toksisite durumunda gözlenmiştir; etki gözlenmeyen doz 50 mg/kg ile olarak saptanmıştır (insandaki maruziyetin 9 katı). Sıçanlarda, doğum öncesi ve doğum sonrası gelişimle ilgili bir çalışma yapılmıştır. Anne hayvanda >150 mg/kg dozlarda görülen toksisite ile ilişkili olarak anormallikler gözlenmiştir; bu anormallikler, Fİ jenerasyonunda motor aktivitede azalma ve vücut ağırlığında geçici bir azalmayı içermektedir.

Sıçanlarda 2 yıl süren bir karsinoj eni site çalışması yapılmıştır; bu çalışmada sıçanlara 900 mg/kg’a (önerilen en yüksek doz, insanlardaki maruziyetin yaklaşık 200 katı) kadar çıkabilen oral dozlar uygulanmıştır. Tümör insidansında vildagliptin kullanımına bağlanabilecek hiçbir artış görülmemiştir. 2 yıl süren bir başka karsinoj eni site çalışması da fareler üzerinde gerçekleştirilmiştir; bu çalışmada farelere 1000 mg/kg’a kadar çıkabilen oral dozlar uygulanmıştır. Herhangi bir etkinin gözlenmediği 500 mg/kg (insanlardaki maruziyetin 59 katı) ve 100 mg/kg (insanlardaki maruz kalımın 16 katı) dozlarında, sırasıyla meme adenokarsinom insidansı ve hemanjiyosarkom insidansı yükselmiştir. Vildagliptin ve onun başlıca metabolitinin genotoksisite özelliğinin olmaması, tümörlerin yalnızca tek bir türde ortaya çıkması ve tümörlerin yüksek sistemik maruziyet oranlarında ortaya çıkmış olması göz önüne alındığında, farelerde tümör insidansının artmasının, insanlar için anlamlı bir riski ifade etmediği düşünülmüştür.

Sinomolgus maymunlarında yapılan 13 haftalık bir toksikoloji çalışmasında, >5 mg/kg/gün dozlar deri lezyonlarına yol açmıştır. Bu lezyonlar sürekli olarak ekstremitelerde (eller, ayaklar, kulaklar ve kuyruk) gözlenmiştir. (100 mg dozda insanlardaki EAA maruziyet düzeyine yaklaşık olarak eşdeğer) 5 mg/kg/gün dozunda deride yalnızca kabarmalar gözlenmiştir. Bu lezyonlar, tedavinin devam etmesine rağmen ortadan kalkmış ve histopatolojik anormalliklerle ilişkili olmadıkları saptanmıştır. (100 mg dozda insanlardaki EAA maruziyet düzeyinin yaklaşık olarak 3 katına eşdeğer) >20 mg/kg/gün dozlarda, histopatolojik değişikliklerle uyumlu deri döküntüsü, soyulma, kabuklanma ve kuyrukta yaralar - gözlenmiştir. >80 mg/kg/gün dozlarda kuyrukta nekrotik lezyonlar gözlenmiştir. 160 mg/kg/gün doz ile tedavi edilen maymunlarda, 4 haftalık iyileşme periyodunda deri lezyonlannın ortadan kalkmadığı görülmüştür.